Haber

Meral Danış Beştaş: Sevgili Başak’la benim kıyaslanmam kötü bir şey

DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ve Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş’tan açıklamalar

Habertürk’te katıldığı canlı yayında soruları yanıtlayan DEM Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı ve Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, aday çıkarma tartışmalarına ilişkin 2019’u işaret ederek “O dönem için stratejik karar aldık. Bu döneme gelince sonuçta kararımız bu. Normale döndük” yorumunu yaptı.

“Bizim için siyaset illa İBB koltuğuna oturmak değil” diyen Beştaş, “Bizim için kazanmak şu anda sizinle konuşmak. Bugün Hacıahmet’e gittik, kucaklaştık. Bizim için kazanmak Türkiye’ye hakikati anlatmak. Bu nedenle bu adaylık oldu” dedi.

Beştaş “Muhafazakâr seçmende iktidara büyük tepki var. Erzurum’da da, Diyarbakır’da da, Mardin’de de görüyorum” ifadelerini kullandı.

Beştaş’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

‘O BİR İSTİSNAYDI’

“Sonuçta biz bir siyasi parti olarak tabii ki seçimlere gireriz. Bu bütün seçimler için söz konusu. Şu anda Meclis’in üçüncü büyük partisiyiz. Her ne kadar kayyum atansa da kazandığımız belediyelerimiz var. Meşru ve doğal olanı her partinin seçimlere girmesidir. Bu biraz da Cumhurbaşkanlığı sistemiyle ilgili çokça konuşuldu. İttifaklar zorunlu hale geldi. Biz 2019’da bir defaya mahsus karar aldık. O her zaman ilelebet karar değil neticede. Demokrasinin önünü açmak için karar aldık. Kaybettirmek, kazandırmak üzerine bir stratejik yaklaşımdı. Dönemsel atmosferi, siyasal durumu, mevcut tıkanıklığı, kurullarımızın çok yoğun tartışmalarıyla böyle bir karar aldık. Bugün bir parti olarak seçime girme karar aldık. Aslolan partilerin yarışmasıdır. O bir istisnaydı. O dönem için stratejik karar aldık. Bu döneme gelince sonuçta kararımız bu. Normale döndük tırnak içinde söylüyorum. Aslolan kendi kimliğimizle girmek.

‘KÜRTLER SEÇİM DÖNEMİNDE TARTIŞILIYOR’

Çokça bizsiz biz tartışılıyor. Şimdi yasal kıskaçtan dolayı ismimiz değişti. DEM Parti her gün kesintisiz yaygın medya tarafından konuşuluyor. En fazla ‘DEM Parti kime kazandıracak, kime kaybettirecek, iktidarla mı anlaştı?’ gibi çokça büyük ve yaygın tartışma var. Politik olarak rahatsız edici yönü şu; seçim dönemlerinde partimiz daha çok konuşulur olur. Seçim dönemi bitince var olan baskılar, hukuksuzluklar, tutuklu olan arkadaşlarımız, Selahattin Demirtaş, Gültan Kışanak. Kışanak şu anda Kandıra Cezaevi’nde. 7 yıllık azami tutukluluk süresini çoktan geçirdi ama Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adaylığı kampanyasını yürütemiyor. Mesela kayyuma karşı güçlü destek ve dayanışma görmediğimizi söylemiştim. DEM Parti tabii ki Türkiye’nin partisi en çok oyu Kürtlerden alıyor. Kürtler seçim döneminde tartışılıyor. En çok Kürtlerin oyu önemseniyor. Kime oy verecekler meselesi. Sadece seçim dönemlerinde değil DEM Parti’nin politikasının, yol haritasının, Türkiye toplumu için nasıl bir model öngördüğünü anlatmak istiyoruz. Biz neticede bir iddia ile geldik İstanbul’a. Büyükşehir Belediye başkanlığına eş başkanla listelerle giriyor ve mücadele ediyoruz.

‘BAŞAK DEMİRTAŞ’LA KIYASLANMAM KÖTÜ BİR ŞEY’

Bir kere Başak Demirtaş’ın aday olmaması meselesini kamuoyuyla paylaştık. Selahattin Başkan da uzun metin yazdı. Konuya dair görüşlerini ifade etti. Başak da neticede partimizle mutabakat halinde aday olmayacağını ifade etti. Bu tek taraflı alınan karar değil. Sevgili Başak, Selahattin Bey bizim dostlarımız ve yoldaşlarımız. Aynı partideyiz. Aday olabileceğini açıkladığında kamuoyundaki tartışmaları bir hatırlayalım derim. Hakikaten siyasetin dibini gördük. Korkunç linçlemeler, eleştiriler, başka başka saldırılar gündeme geldi. Siyaset ticaret gibi görüldü. Hiçbir arkadaşımızı tırnak içinde söylüyorum malzeme ettirmeyiz. Selahattin Demirtaş’ın tahliye olması için eşini aday gösteriyoruza kadar gitti. Biz herkesin özgür olduğu Türkiye hayaliyle yapıyoruz. Bu meseleden partimizin bilgisi vardı. Oturuldu uzun uzun konuşuldu, karşılıklı ortaklaşıldı. Eğer gerçekten birilerini kazandırmak isteseydik aday çıkarmazdık. Söz konusu olan Başak ya da Meral değil. Biz kazanmak için yola çıkıyoruz. Oy oranları belli, nasıl olsa kazanamayacaksınız, denilebilir. Bizim için siyaset illa İBB koltuğuna oturmak değil. Bizim için kazanmak şu anda sizinle konuşmak. Bugün Hacıahmet’e gittik, kucaklaştık. Bizim için kazanmak Türkiye’ye hakikati anlatmak. Bu nedenle bu adaylık oldu. Bu soruya en net yanıtı şöyle verebilirim. Sevgili Başak’la benim kıyaslanmam kötü bir şey.

‘KÜRT SEÇMEN DİYE AYIRMAK AYRIMCILIKTIR’

Bir kere kimsenin aracısı değiliz. Kendi seçmenlerimizle, hedef kitlelerimizle de, bize oy vermemiş milyonlara da hitap etmek istiyoruz. İzmir, Adana, Bursa’da bütün büyükşehirlerde adaylarımız var. ‘Kürt seçmenle aramıza kimse giremez’ meselesi değil sorun. Zaten arada kimse olmamalı. Hepimiz seçmene doğrudan temas etmeliyiz. Kürt seçmenlerinin bence, zamanında insan haklarına çalışmış birisi olarak söyleyeyim; bir kere Kürt seçmen diye ayırmak bile ayrımcılık. İnsanlık politik tercihleriyle tartışmalı. Doğru, Kürtler ayrımcılığa uğruyor, talepleri ve dertleri var. Biz Meclis’te 3 cümle Kürtçe konuşamıyoruz. Kürtler ne istiyor? Bunu tartışmak lazım. Tersine seçim döneminde ‘Kürt seçmen nasıl oy verecek’ bunu tartışıyoruz.

‘İKTİDARA BÜYÜK TEPKİ VAR’

Ben dördüncü hafta İstanbul’dayım. Sahadayız. Hakikaten herhangi bir kayışı gözlemlemedim. Seçmenlerimizle uzun uzun konuşabiliyoruz. Hakikaten Türkiye siyasetini izleyen, kimin ne amaçladığını bilen bir yerden bu sorular soruluyor. Çokça yayın yapan kanal var. Biz kazanmak için yola çıktık. Biz kendi oyumuzu istiyoruz. O kayışı önlemek için sonuçta bir kampanya yürütüyoruz. Kayış olma ihtimalini tırnak içinde söylüyorum, neticede bu dayanışmayı, toplumsal kesimlerle nüfusla temas ederken tabii ki oy ve destek istiyoruz. Muhafazakâr seçmende iktidara büyük tepki var. Erzurum’da da, Diyarbakır’da da, Mardin’de de görüyorum. Dini hassasiyetler açısından Kürtlere yapılanlar zulüm olarak görülüyor. Burcu Köksal bölücü, ırkçı söylemde bulundu. Bu tepkileri görüyoruz. Kürtlerin de politik tercihlerini yaparken kendilerine yaklaşımı dikkate aldıkları gibi kendileri de bunları gözlüyorlar.

‘HEDEFİMİZ EN YOĞUN VE YAYGIN ÇALIŞMA YAPMAK’

Neticede biz en yüksek oyu almak için girdik seçimlere. Doğrusu hayatın kendisi baskı uyguluyor zaten. Bu çalışmalar, tartışmalar. Özel olarak bu konuda etkilenme halimin olduğunu söyleyemem. Olmazsa olmaz ‘prestijimiz için şu kadar oy almalıyız’dan ziyade yapabileceğimiz en yoğun ve yaygın çalışmayı yapmak. Mümkünse İstanbul’un her yerine kendimizi ifade etmek. Bu konuda oy olarak geri dönüşleri alabilmek oy olarak, söz olarak, destek olarak. Hedefimiz bu.

‘OY MOTİVASYONU DEĞİŞEBİLİYOR’

Anket çalışması yaptırmadık, ileriki günlerde düşünebiliriz. Bütün anket firmaları bize çalışıyor. Hiçbir zaman DEM seçmenin oyu tahmin edilemez. DEM Parti üzerinden maalesef 4 Kasım 2016’dan beri kesintisiz baskı politikasıyla karşı karşıyayız. 2019’da Demirtaş Edirne’de. 2023’de, 14-28 Mayıs’ta Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak Kandıra’da. İlk defa anayasa değişikliğiyle bu parlamentoda milletvekilleri tutuklandı, siyasi davalarla. Onların içeride kalmaması gerekiyor. Seçmen bunu görüyor. Başka motivasyonlarla da hareket edebilirler. Biz barış siyaseti yürütüyoruz. Şu anda binlerce insan cezaevinde. Aslında zigzag biraz da tutarsızlık demeyim de, yerel seçimlerin bir etkeni oluyor. Bölgede muhtarlar bile etkiliyor. Muhtarlar oyu kendi köyüne taşıyor. Sonuçta İstanbul’daki yaşamını kolaylaştırmak açısından tercih değişebilir.”

(HABER MERKEZİ)

sasonajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu