Haber

Samsun Tabip Odası, 8 Yıl Önce Öldürülen Doktor Aynur Dağdemir’i Andı: “Kadına Yönelik Şiddet Sınır ve Sınıf Ayrımcılığı Olmadan Devam Ediyor”

MEHMET REBİİ ÖZDEMİR

Samsun Tabip Odası Kadın Tabipleri Şubesi, 8 yıl önce görevi sırasında katledilen meslektaşı Aynur Dağdemir’i mezarı başında andı. Kadın Tabipleri Şubesi adına açıklama yapan Sema Aydoğdu, “Kadına yönelik şiddet ve kadın hakları ihlalleri farklılık gösterse de dünyanın her yerinde sınır ve sınıf ayrımı olmaksızın devam ediyor.”

Samsun Tabip Odası Kadın Tabipleri Şubesi, 8 yıl önce 19 Kasım 2015’te görev başındayken öldürülen meslektaşı Opr. Dr. Aynur Dağdemir’i ilk olarak mezarı başında andı. Anma töreninin ardından Samsun Tabip Odası Kadın Tabipliği Şubesi adına Dr. Sema Aydoğdu basın açıklamasını okudu. Aydoğdu şunları söyledi:

“Sekiz yıl önce 19 Kasım’da meslektaşımız ve ablamız Dr. Aynur Dağdemir, eşinin şiddetine maruz kalan sekreterini korumaya çalışırken, Mirabal kardeşler de Trujillo diktatörlüğüne karşı savaşırken öldürülmüştü. Bu nedenle şubemiz olan 25 Kasım Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nü Dr. Aynur Dağdemir’e adadık. Her iki gün de kadına yönelik şiddetle mücadelemizin sembol günleridir. Acımız ve öfkemiz hâlâ taze, mücadelemiz sonsuz.Onların hikayeleri, emekleri, kahramanlıkları bizlere umut ve ilham kaynağı olmaya devam ediyor.

“KAZIMLARIMIZ ELİMİZDEN ALINIYOR”

Kadına yönelik şiddet ve kadın hakları ihlalleri farklılık gösterse de dünyanın her bölgesinde sınır ve sınıf ayrımı olmaksızın devam ediyor. Dünyanın birçok ülkesinde büyük zorluklarla, uzun emeklerle elde edilen başarıları elimizden almaya çalışıyorlar. Polonya’da kürtaj yasağının getirilmesi ve ülkemizde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kazanımlara yönelik saldırı örnekleridir. Ataerkil kapitalizmin yarattığı krizlerin yol açtığı savaşların, afetlerin, pandemilerin, kıtlıkların, depremlerin ve diğer krizlerin maliyetleri dünyanın her coğrafyasında farklı şekillerde en acımasız haliyle yaşanmaya devam ederken; Önce kadınları ve çocukları hedef alıp en ağır bedeli onlara ödetirken, önce onların yaşam haklarını ellerinden alıyor. Pandemi öncesi ülkemizde yaşanan deprem felaketi, Suriye ve Ukrayna-Rusya savaşları, İsrail’in Filistin’i işgali, kadınların ve çocukların hayatlarının elinden alındığı, göçe zorlandığı, ataerkilliğin güçlendiği krizlerdi. Savaşta kadınlara yönelik hataların arttığını, savaş politikalarının kadın bedenleri üzerinden sürdürüldüğünü biliyor, bu nedenle barış talebimizden vazgeçmiyoruz. Pandemi ile birlikte kadınların ev içi bakım yükünün yanı sıra kadına yönelik aile içi şiddet de arttı, deprem sonrasında ise evsiz kalmanın getirdiği barınma sorunu da eklenince aynı sorunları katlanarak yaşadılar. Cinsel şiddet, hastalıklar ve depresyon oranları arttı. Pandemi sürecinde ekonomik kriz işten çıkarmaları artırdı, konut bakım yükü ya da patron tercihi nedeniyle çalışma hayatından ilk feda edilen kadınlar oldu ve eşitsizlikler derinleşti. Deprem felaketinin ardından bakım yükü en çok kadınların omuzlarına bindi ve yıkılan şehirlerde temel insani ihtiyaçların karşılanmamasından kaynaklanan sorunlarla hala kadınlar mücadele ediyor.

“SAĞLIĞI VE YAŞAMI KORUMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

Sağlıkta yaşanan dönüşümün yarattığı krizin bedelini öderken, birçok kadın meslektaşımızı görev başında kaybetmeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz yıl erkek şiddeti nedeniyle kaybettiğimiz kadın sağlık çalışanları; Ömür, Melek, Emine ve Ayfer… Kadınlar hayatta kalmak için gittikleri kamu kurumlarında ve işyerlerinde güpegündüz katlediliyor. Sağlığın ve yaşamın korunmasına yönelik hizmet veren ve güvenli olması gereken sağlık kurumları, günümüzde silahlı erkek faillerin rahatlıkla girip çıkabileceği, başta tacizden cinayete kadar her türlü şiddet eylemini gerçekleştirebileceği ortamlara dönüşmüştür. kadın sağlık çalışanlarına karşı Kadını ve onun kazanılmış haklarını yok sayan, onu sahip olunacak bir mülk olarak gören, kadın düşmanı, erkek egemen politikalar, alınmayan gözetim tedbirleri, işletilmeyen düzenleyici sistemler ve cezasızlık politikaları hayatımızın her alanını sarmaya devam ediyor. Güvenli çalışma alanlarında ve sağlıkta şiddete karşı göstermelik adımlar dışında herhangi bir önlem alınmıyor. Sağlıkta şiddete son verecek politikaların üretilmesini ve uygulanmasını istiyoruz. Ülkemizde her gün ortalama üç kadın, baskıya, eziyete ve zulme boyun eğmemeyi tercih ettiği için kocası, birlikte yaşadığı erkek ya da ailenin başka bir erkek üyesi tarafından öldürülüyor. Toplumumuzda her alanda yükselen şiddet sarmalı maalesef günlük hayatın temel dili haline geldi. Bu şiddet ortamı, hem özel alanda hem de kamusal alanda kadına yönelik şiddeti körüklemeye devam ediyor. Ataerkil, kapitalist, faşist ve muhafazakar yönetimlerle devamlılığını kadınları tahakküm altına alarak sağlayacağına inandığı sürece kadın hareketi güçlenerek, sürekli kendini yenileyerek ve yükselerek en güçlü tepkiyi verecektir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin inşa edilmediği, erkek şiddetinin çözümlenmediği bir dünyada eşitlik ve özgürlükten söz edilemez. Mahsa Amini’den Dr. Aynur Dağdemir’den aldığımız cesaretle kadına yönelik şiddetle mücadeleye devam edeceğiz. “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz, 6284 sayılı Kanunun aktif olarak uygulanmasını istiyoruz.”

Kaynak: ANKA / Yerel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu